Denizli Ticaret Odası (DTO) Başkanı Uğur Erdoğan, Denizli Radyo ve Televizyonu’nda (DRT) yayınlanan Gazeteci İrfan Atasoy’un moderatörlüğündeki Haftaya Bakış programına katıldı; ekonomi ve Denizli’ye dair sorularını yanıtladı.
İrfan Atasoy: Değerli izleyenlerimiz, DRT ekranlarına hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Bir hafta aradan sonra, Haftaya Bakış programımızda yine sizlerle birlikteyiz. Haftanın önemli gündem maddelerini, DRT ekranlarında sizinle buluşturmaya çalışıyoruz. Tabii ki genel olarak ekonomi ağırlıklı gidiyoruz; bu arada 2024 yılının sonuna gelirken 2025 yılına bir pencere açacağız ve bugün de çok kıymetli bir konuğumuz bizlerle birlikte olacak. Denizli Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Uğur Erdoğan, bizlerle. Denizli Ticaret Odası denildiği zaman sadece Denizli’de değil, çevresine ve bölgesine yönelik önemli faaliyetler, projeler gerçekleştiren tüm sorunlara çözümsel ve proaktif yaklaşımlar sergileyen bir sivil toplum kuruluşundan bahsediyoruz. Ve tabii ki bunları gerçekleştiren Uğur Erdoğan’ın başkanlığındaki Denizli Ticaret Odası’na bizim de yetişmekte zorlandığımız bazı zamanlar oluyor. Bu, müspet manada tabii ki; çok ciddi yoğun faaliyetleri var. Biz de programımızın süresi içerisinde Denizli Ticaret Odası’nın faaliyetlerini, geleceğe bakış projeksiyonunu ve vizyonunu masaya yatırmaya çalışacağız. Umuyoruz ki faydalı çıktıları olan ve heybemizi güzel bir şekilde doldurduğumuz bir program geçireceğiz. Evet Sayın Başkanım; yanımıza hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Uzun bir aradan sonra sizleri burada görmek, gerçekten çok güzel; teşekkür ediyoruz. Davetimizi kırmadınız, geldiniz. Sizin yoğunluğunuzdan dolayı fazla da rahatsız etmek istemiyoruz ama ajandamız da birikti artık kitap taşmasın; 2024 yılının sonuna yaklaşırken, bugün bir son diyelim ve yeni bir sayfa açalım noktasında, bu kitabı tamamlayalım istiyoruz. Cumhuriyetimizin 101’inci yılını kutluyoruz. Bununla birlikte Denizli Ticaret Odası’nın önemli faaliyetleri var. Şöyle diyelim; hem 29 Ekim ile başlayalım hem de bunun yanında dünden bugüne Denizli Ticaret Odası ve Uğur Erdoğan başkanlığında Ticaret Odası’nda neler gelişti, neler değişti? Buradan başlayalım isterseniz. Sohbetimiz sonrasında akışına göre devam etsin.
Uğur Erdoğan: Cumhuriyetimizin 101’inci yılını, güçlü ve yoğun kutladık. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılı, ülkemiz ve şehrimiz için çok daha verimli ve olumlu olsun. İnşallah ihracatta pik yapar, üretimde ve istihdamda sayılarımızı katlayarak yolumuza devam ederiz. Umudumuzu asla kaybetmemeliyiz. Umut olmadan, hayal olmadan projelerimizi gerçekleştiremeyiz. Dediğim gibi inşallah ikinci yüzyılda Denizli’nin ihracat tutarını, istihdamını, üretimini ve sektör çeşitliliğini artırarak gelişmemizi devam ettiririz. Denizli Ticaret Odası’nda bizim dönemimizde toplam 140 eğitim çalışması yapmışız. Bu eğitimlerde 11.500 genç ve kadın girişimci ile kamu ve özel sektör mensuplarına her alanda ücretsiz dersler, kurslar vermişiz. Bu eğitimlerimizin amacı, Denizli’ye ve sektörlerimize katkı sağlamak. Çok önemli projelere de imza attık. Özellikle sektör çeşitliliğini arttırmak için 1200 dönümlük bir arazinin tahsisi ile ilgili girişimde bulunduk. İnşallah önümüzdeki günlerde de temelini atmayı hep beraber gerçekleştiririz. Burada, gıda sanayi ile ilgili bir site kuracağız. Bu, Denizli açısından son derece önemli. Geçen yıl ve ondan önceki dönemlere baktığımızda ihracat kalemlerimiz arsında çok ciddi anlamda yer alıyor ve her geçen gün de ürün çeşitliliğimiz artıyor. Bugün Avrupa ülkelerine dondurulmuş gıda ürünleri gönderiyoruz ve bu, ihracatımıza son derece önemli bir katkı sağlıyor. Su ürünlerinden çerezine, simidinden böreğine kadar aklınıza gelebilecek birçok kalem var bunlar arasında; hatta yüzlerce kalem var. Bunların da artık Denizli’den ihracatını gerçekleştiriyoruz. Orada öyle bir ihtiyaç olduğunu gördük. Onun için iki tane kooperatif kurarak gıda sanayi sitesi yapacağız. Bu sitemiz, Türkiye’de örneği olmayan bir konseptte olacak. Allah nasip ederse geri dönüşümcülerimizin de böyle bir talebi, ihtiyacı vardı. Yarısında da geri dönüşüm karma sanayi sitesini oluşturacağız. Orada da ayrı bir kooperatif kurarak bu sektörde alan açacağız. Yer tahsisini sağladıkça farklı sektörlerden de talepler var, geliyor. Bunları Denizli’mize kazandırarak ihracata, üretim ve istihdama yoğun ve güçlü bir katkı sağlayacağız. Bu arada Denizli Ticaret Odası olarak yeni binamızın temelini de inşallah 2025’in ilk diliminde atacağız. Ticaret Odamızın Denizli’mize yakışır bir akıllı binasını bu dönemde yetiştirmenin gayreti içerisinde olacağız. Ticaret Odası Salonlarında, hatta girişte çok geniş bir şekilde ürünlerimizi sergileyebilecek ve tanıtabilecek bir vizyon vitrin oluşturmaya çalışacağız. Bunun yanında Türkiye’nin ve dünyanın dört bir tarafındaki fuarlarla ilgili çok ciddi anlamda katkı ve destek veriyoruz. Yıllık 600-700 firmamızı sektör bazlı dünyanın dört bir tarafına götürüyoruz. Önceki yıllarda bunu sadece 5-6 sektörde yapıyorduk. Bunu her geçen gün genişletiyor ve farklı sektörlere yayıyoruz. Fuarların çok önemli olduğunu, şehre ve ülkeye yoğun katkı sağladığını bizzat görüyoruz. Bizim son iki yılımıza baktığımız da Avrupa ülkelerindeki fuarlara gide gele gide gele birçok sektörümüzün ve hiç ihracat yapmamış firmalarımızın ihracata başladığını, birçok firmamızın da Avrupa Birliği ülkelerinde de yer kiralayarak yer aldığını, Türkiye’den ürününü alıp orada satışını yaptığını gördük. Artık 10-15 civarında firmamız, Avrupa’da hizmet ve ürün satışı yapıyor. Gittiğimiz fuarlarda şunu da yapıyoruz… Oradaki odaların yönetim kurullarıyla bizim heyetimizi bir araya getiriyoruz. İkili iş görüşmeleri yaptırıyoruz. Denizli’den bir firmamızın yatırımında yine Avrupa’nın en büyük mobilya mağazasını 10 bin metrekare üzerinde kurduk; bununla da gurur duyuyoruz. Artık Türkiye’den ürünlerini alıyor, orada da satışını yapıyor. Buradaki istihdama, üretme ve ihracata, yoğun katkı sağlıyor. Avrupa’nın Türk firması anlamında en büyük mağazası. Buna benzer birçok girişimimizi, fuarlarda yapmış olduğumuz görüşmeler neticesinde sonuçlandırdık; bunları gördükçe fuarların ne derece değerli olduğunu daha iyi anlıyoruz. Bunun için sürekli fuarlardayız. Kasım ayındaki bir fuar için firmamızın birinden bir talep geldi. ‘Polonya’da bir fuar var gidebilir miyiz?’ dedi; biz de talebe çıktık. Üyelerimize bildirdik. Şu an için 20’nin üzerinde talep geldi ve orada stant açıyorlar. İlk kez Polonya’da bir fuara gideceğiz. Siz de biliyorsunuz ki Heimtekstil’den sonra böyle 20-30 stant olarak gittiğimiz ülke sayısı çok az. Oraya, 25’e yakın da yine ihracatçı firmalarımızdaki pazarlama ve yetkili arkadaşlarımızla gideceğiz. Bu fuarlar, 70-80 civarında farklı üretim yapan firmalarımızın can suyu olmuştur. Bunu özellikle söyleyeyim. Harekette bereket var, biz de o hareketliliğimizi böylelikle arttırıyoruz. Fuarlar noktasında, Türkiye’deki iller arasında da ilk sıralarda yer aldığımızı buradan ifade edebiliriz. Yine şunu ifade edeyim; Tüm oda başkanlarımızla 10-15 gün önce İzmir’de fuara katıldık. Aynı anda üç ayrı alanda gerçekleştirilen bir fuardı. Bizde tabi ki tekstil ve özellikle konfeksiyon alanı yoğun olduğu için ev tekstili için katıldık. Orada da ilk kez, Denizli Ticaret Odası’nın dört yıldan beri gece gündüz demeden çalışıp ortaya koymuş olduğu Denizli Teknik Tekstil Merkezimizdeki makine parkurumuzun bir kısmını ve o makine parkurunda üretilmiş ürünlerimizi sergiledik. Buranın özelliği şu siz de biliyorsunuz… Türkiye’de ihracatta kilogram birim değeri 1,67 dolar; savunma sanayiye baktığımız zaman ise 60-70 dolarlar seviyesinde. Bu teknik tekstil merkezindeki üretilen ürünlerin de katma değeri ve teknolojisi çok yüksek olduğu için, burayı sürekli görücüye çıkarıyoruz. Firmalarımızın bu merkezimizden faydalanarak mevcut yürüyen işlerinin yanına katma değeri ve yüksek teknoloji ürünleri de koysunlar düşüncesiyle bu büyük yatırımı gerçekleştirdik. O fuarda, bugüne kadar yapmış olduğumuz fuar organizasyonlarının ne kadar faydalı olduğunu gördük. Biraz önce de söylediğim gibi Denizli olarak gittiğimiz dünyanın her tarafında şehrimizi iyi temsil etme noktasında Denizli ekibi olarak tüm oda başkanlarımızla beraberdik. Orada dikkatimi çeken şu oldu; fuarda standımızı ziyaret eden firma sayılarının çok yüksek olduğunu görmek bizi son derece mutlu etti; Denizli olarak Teknik Tekstil Merkezimiz olarak bizi gururlandırdı. Ve kendi kendimize dedik ki yaptığımız işin ne kadar doğru olduğunu bir kez daha gördük. İzmir’deki firmalarımızın, Teknik Tekstil Merkezimizi ziyaret edip bize mail atarak teşekkür ettiğini ve bu merkezden faydalanmak istediklerini söylemesi de bizi son derece mutlu etti. Bu tür çalışmaların, ülkemiz ve şehrimiz açısından son derece önemli olduğunu bir kez daha ifade etmek isterim. Bizim 30 meslek komitemiz var. Bu şehirde görmüş olduğunuz tüm üretimler orada yer alıyor. Önceden 5-6 sektörle ilgili fuarlar olurdu. Biz şu an 20’nin üzerinde fuara gidiyoruz; bir gün Dubai’de, bir gün Fransa’da, bir gün Almanya’da, bir gün Polonya’dayız. Bunlara benzer birçok ülkede ve yurt içindeki önemli fuarlara katılıyoruz. Teknik Tekstil Merkezimizde önceliğimiz Denizli’miz sonra bölgemiz sonra da tabii ki Türkiye’miz. Tüm Türkiye’ye 12 farklı sektörde hizmet veriyoruz. Daha fazla fayda sağlayabilmek için İstanbul’da da yer alacağız. Gerekiyorsa Bursa’da, İzmir’de de bulunacağız. Merkezimizi ve ürünlerimizi tanıtarak ülke ekonomisine katma değeri yüksek ürünlerin üretiminde katkı sağlayacağız. Bu merkezde, susuz boyama ile ilgili bir makinemiz var. Dünyada artık inanın su savaşları çıkacak. Biz bunu bilerek dört yıl önceden dedik ki tekstil ve konfeksiyon Denizli’nin lokomotif sektörleri. Ve baktığınız zaman çok ciddi anlamda su israfı oluyor; buna bir dur demeliyiz. İnşaat ile ilgili ürün araştırması da yapıyoruz. Tekne, yat ondan sonra otomobil yan parçaları, yedek parçaları ve buna benzer ürünler ile itfaiyecilerin kullandığı özellikle ısıya dayanıklı kumaşlar, su geçirmez ve sıvı tutmaz kumaşlar, sağlık ve medikal ile ilgili ürünler de var. Sportif malzemelerin tamamı ile ilgili çalışmalarımız var. Vücut ısısını belli derecede tutan kumaşlar ve buna benzer birçok alanda faaliyet veriyoruz. İnşallah Denizlili sanayicimiz ve ihracatçımız da bu merkezimize destek vererek buradan faydalanacak ve çalışmalarımıza katkı sağlayacak. Bunu bu vesileyle buradan da kendilerinden talep ediyoruz. Bunun yanında Ticaret Odamız bir eğitim kurumu haline de geldi… Denizli bir ihracat şehri, turizm şehri ve tarım şehri. Turizmde ve ihracatta yabancı dilini iş İngilizcesi ve Almancasını geliştirmek isteyenler için eğitimler verdik. Firmalarımızda çalışan arkadaşlarımızın daha etkin, donanımlı ve bilgi sahibi olmaları için tüm bunları yapıyoruz. Bugüne kadar 140 ana başlıkta eğitim vermişiz; toplam 11.500 kişi faydalanmış. Demek ki Ticaret Odası artık bir eğitim kurumu haline de gelmiş.
Sosyal yaşamla ilgili de sadece Ticaret Odası üyelerine değil her anlamda herkese katkı sağlıyoruz… Şehrimize ve insanımıza sosyal, kültürel, toplumsal anlamda da her geçen gün daha fazla destek veriyoruz. Siz de biliyorsunuz ki zaman zaman kanla ilgili ihtiyaçlar oluyor. Kan stokları azalıyor hatta bitiyor. Burada da Ticaret Odası olarak bir çalışma gerçekleştirdik. 200-250 kişilik kalabalık bir kadroyla, kan aracımızın olduğu yere giderek kanımızı verdik. Odada da yine bunların sayılarını günlük arttırmaya çalışıyoruz. Firmalarımızla irtibata geçerek, kana ihtiyacı olan kardeşlerimize can olmaya çalışıyoruz. Kan candır; onun için bu tür faaliyetleri de yapıyoruz. Ayrıca, hatıra ormanı kuracağız. Bir bağış kampanyası yaptık. Ekibimden ve Denizli’deki tüm arkadaşlarımızdan Allah razı olsun; 10 bin fidan için sadece dar kapsamda kendi içimize bir çağrıya çıktık ve 1,5 günde 12 bini aştık. Buna benzer şehrimizde her yere dokunmaya ve katkı sağlamaya çalışıyoruz. Meslek okullarımıza ve Teknofes’ten tutun da birçok yurt içi ve yurtdışı yarışmalara katılan gençlerimize çok ciddi anlamda onların oraya gidişi ve malzeme tedariği ile ilgili katkılar sağlıyoruz. Bunlar Denizli’mizin tanıtımına da katkı sağlayacak işler. Amatör sporlardan tutun da bağımlılıkla mücadeleye kadar birçok alanda kamu kurum kuruluşlarıyla ortak projeler yapıyoruz. Türkiye’de bir ilke daha imza attık. Denizli Ticaret Odası olarak Pamukkale Üniversitesi ile, tarladan sofraya kadar olan süreçte gıda israfını önlemek için Food Chase Projemizi başlattık. Aynı zamanda yedi farklı ülkenin iş birliğiyle ve katkısıyla bunu gerçekleştireceğiz. İtalya, Romanya, Portekiz, Yunanistan, İsviçre ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nden, proje ortaklarımız olacak. Bugüne kadar 140 farklı projeyi gerçekleştirdik. Amacımız Denizli’mizin daha güçlü, daha etkin, daha üretken olması ve ihracat kapasitesini, üretimini arttırması, Bunun yanında sosyal yaşam anlamında da şehrimize katkı vermek için büyük bir gayret içerisindeyiz.
İrfan Atasoy: Tabii bu aktarımlar çok kıymetli, çok değerli. Bir taraftan da yanılıyorsam düzeltin lütfen; üye sayınız 22 bini aştı değil mi? Odanızın, çok güçlü bir üye yapısı var. Bununla birlikte, sizin en son beyanatınızda yabancı sermayeli şirketlerin sayısının da 400’ü aştığını gördük; böyle bir teveccühün de olduğu görülüyor. Bunların dağılımlarına, sektörel manada hem network açısından hem de ihracat ithalat açısından bakıldığında, siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Uğur Erdoğan: Bunlar arasında birçok sektörle ilgili firmamız var. 57 farklı ülkeden yabancı yatırımcı var. İlk sırada da Almanlar geliyor. Bu ortaklılar arasında tekstil, kimya, enerji, dış ticaret, kimyasal ürünler ve cam var. Birçok sektörle ilgili şehrimizde hem üretim hem de istihdam var. Göreve geldiğimizden bugüne yüzde 700’lük bir artış sağlamışız. Demek ki yabancı yatırımcının buraya ilgisi artarak devam ediyor. Denizli’den Avrupa ülkelerine dört saatlik bir mesafedeyiz; artık limanlara yakınlığımız da otobanımızla beraber iyice kısaldı. Tabii ki şimdi bunlar, ihracatımıza da katkı sağlayacak. Sayın Cumhurbaşkanımıza ve devletimize, bizi otobanımıza kavuşturdukları için teşekkür ediyorum. Yük taşımacılığı ile ilgili, halen kısmen sıkıntılarımız var.
İrfan Atasoy: Hızlı tren meselesi vardı?
Uğur Erdoğan: Yük taşımacılığı da bizim için önemli; çünkü maliyetlerimizi biliyorsunuz ve enflasyondan dolayı artışlar oldu. Maliyetimizi düşürücü tedbirler neler olur diye de uzun süreden beri çalışıyoruz. Ege Bölgesi’ne baktığınız zaman hem ihracat hem turizm hem de tarımıyla Türkiye’nin önde gelen yerlerinin başında geliyor. Önceliğimiz Denizli, İzmir, Antalya hızlı treni. İnşallah bu da devreye girdiği zaman artık Denizli 5 milyar dolar ihracatı ve 226 binlerdeki istihdamını alıp 7-8 milyar dolarlara ve çok daha fazlasına çıkaracaktır. En güzel özelliğimiz de bugün tüm sivil toplum kuruluşu başkanları başta Ticaret Odası, İhracatçılar Birliği, Sanayi Odamız ve Borsamız olmak üzere diğer derneklerimiz ile de birlikte Denizli’mizin kalkınması ve problemlerini çözme noktasında bir araya geliyoruz, birlikte çalışıyoruz. Bu dönemde de inşallah yine platform dönem sözcülüğümüz değişti; İhracatçılar Birliği Başkanı değerli dostum Hüseyin Memişoğlu kardeşimize geçti. Bu konuları yine masaya yatıracağız. Bunlardan öncelikli olanlar neyse onun üzerinde çalışarak çözümü noktasında adım atacağız.
İrfan Atasoy: Denizli Platformu, çok çok önemli bir yapılanma. Denizli’nin şehir dışındaki bir nevi lobi faaliyetini yürütebilecek yapıya sahip. Denizli Platformu’nun gerekli adımları attığını ve taleplere yeterli cevabı verebildiğini, neticesinde Denizli için daha fazla aksiyon alabildiğini düşünüyor musunuz? Şahsi fikrim şu… Denizli Platformu çok güzel ama sanki daha aktif daha faal bir hal almalı ve Ankara’da, İstanbul’da ve benzeri daha büyük yerlerde kendini daha fazla gösterebilmesi lazım. Tabi burada bütün başkanlara, dernek mensuplarına, daha doğrusu platform üyelerine de daha çok iş düşüyor. İçeriden bir kişi olarak siz ne düşünüyorsunuz? Biz, hiçbir şey yapılmıyor manasında demiyoruz ancak şimdi çözülmesi gereken sorunlar manasında daha fazla aktif olabilir mi?
Uğur Erdoğan: Platform Dönem Sözcülüğü yapan bir kardeşiniz olarak da son üç yıldır yaşananlara bakınca milletin derdi ile öncelikleri çok farklıydı. Bu ülke, büyük bir pandemi geçirdi. 2019-2020’ye bakın; ondan sonra da çok büyük bir deprem yaşadık. Şimdi burada öncelikler ne oldu? O deprem ve pandemi de ihracatımızda artışlar da oldu. Ama ben sabah Ticaret Odasına geldiğimde, günde en az 20-30 tane iş yeri kapanan firmalarımızı gidip tek tek ziyaret ettim. Özellikle gıda işi yapanlarla tek tek görüştüm; bakın marketçilikten bahsetmiyorum restorandır, kafedir, vesaire… Şimdi her dönemde öncelikler farklı oluyor. Biz o dönemde, 167’ye yakın milletin problemini ilgili bakanlıklara taşıdık, birçoğunu da çözdük. Çözemediklerimiz de vardır. Burada beklentiyi çok yüksekte tuttuğumuz zaman platformun yapmış olduğu işleri küçük görebiliriz ama bu süreçleri de dikkate almamız lazım. Dört tane bakan getirdik. En son Hazine ve Maliye Bakanımız buradaydı; Platform Sözcüsü olarak kürsüye çıktım ve “Denizli artık otobana kavuşmalıdır” dedim. O gün bunun sözünü aldık bugün de otobanımız bitti çok şükür. Platformda yine demiryolu taşımacılığı ve yük taşımacılığı ile ilgili İzmir ve Afyon bölge müdürleri ile defalarca bir araya geldik. Bir sonuca doğru da gidiyoruz. Şunu da atlamamak lazım; bu şehirde sadece sivil toplum kuruluşları değil şehrin abisi niteliğinde şehrin etkin siyasi otoriteleri de olursa o zaman sonuç alma durumumuz daha hızlı ve işler hale geliyor. Mesela şöyle düşünün; Denizli’mizin bir bakanı varken platformumuzun etkinliğine ve yetkinliğine bakıldığı zaman durum farklı. Şehrimizin bakanı olmadığı süreçteki etkinliğine ve duruma bakın çok daha farklı. KGF ile ilgili beklentisini, Türkiye gündemine ilk getiren odalardan biriyiz. O günkü bakanımız sağ olsun; Sayın Nihat Zeybekci Bakanımız, bu konuya el attı. Denizli’de eğer o gün KGF desteği olmasaydı biz o süreçte büyüyerek yürüme şansı bulamazdık. Platformu da değerlendirirken, şehrin siyasi otoritede etkin kişileri olduğu zaman gideceğimiz ve alacağımız sonuç da daha iyi bir durumda olur. Ama olmadığı zaman, alacağımız sonuç biraz daha farklı olur. Dönem sözcülerimizin her biri uğraşıyor; daha fazlasını alabilmenin yöntemleri ile ilgili de biz sürekli istişarelerde bulunuyoruz. Yeni Dönem Sözcümüz geldi; toplantı yaptık ve önceliklerimizi belirledik. Şimdi bunların peşinde koşturacağız ama o sürecin ne şekilde evrileceğini zaman gösterecek; nitekim ülkenin de öncelikleri var. Yani ekonomik gidişat, siyasi gelişmeler vesaire bu durumu etkiliyor.
Mesela Denizli Ticaret Odası’na yeni bina yapacaktık. Araya pandemi girdiği için dedik ki biz bunu şimdilik rafa kaldırıyoruz. Var olan mevcut finansmanımızı üyelerimize uzun vadeli düşük faizli finansman desteği olarak kullanacağız. Öyle de yaptık. İyi oldu. Ardından deprem oldu ve yine dedik ki bu sıkıntıda böyle bir işe girmeyelim. Yani o zaman içerisindeki ülkedeki olumlu olumsuz gelişmeler o kadar çok etki ediyor ki.
İrfan Atasoy: Şimdi, makro ekonomik gelişmelere Denizli Ticaret Odası’ndan bir bakalım istiyorum ama şu var sizlerin de teknolojiye dijital dönüşüm ve yapay zekâ olsun büyük bir ilginiz var. Bu konuların, ajandanızın ilk sıralarında yer aldığını biliyoruz. Tabii sürdürülebilirlik olsun, verimlilik olsun, bunları zaten teknik tekstil kısmında da bir nevi aslında dile getirdiniz; buraya tüm Türkiye’ye hizmet veren bir teknoloji üssü diyebiliriz. Denizli Teknik Tekstil Merkezi’nde bu noktada, dijital ve yeşil dönüşüm alanlarında ne tür çalışmalar ve ilerlemeler sağlanıyor? Biraz daha detaylandırabilir miyiz?
Uğur Erdoğan: Özellikle dijital dönüşüm artı yapay zekâ ile ilgili odamızdaki ekibimizle üniversitemizin belli branşlarında çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Tabii ki bugünden yarına hemen olacak, çözülecek konular değil ama bu süreç içerisinde burada da yine Ticaret Odası olarak Denizli’mize katkı sağlayacak ekipman veya bu konularla ilgili neler varsa onları yapmak için çalışıyoruz. Çevreye duyarlı sürdürülebilir üretim ile tasarrufa, bilgiye, teknolojiye, ARGE’ye, tasarıma ve yüksek teknolojiye yönelik konular önceliğimiz.
İrfan Atasoy: 2024 yılı, ekonomik açıdan çok da parlak geçmedi; 2025’e dair de bir umut var ama karamsar tablo çizenler de var. Siz, genel olarak ekonomik gidişatı nasıl görüyorsunuz? Ticaretten sanayiye ve ihracata kadar tablonun içerisinde kur var, döviz var, enflasyon var. Faiz inecek mi? İnmeyecek mi yoksa sabit mi kalacak? İndirim, Ocak şubata mı kalır acaba? Artan maliyetler var. Üretim ile ilgili finansmana erişim noktasında belli başlı problemler de var. Siz bunları nasıl görüyorsunuz ve nasıl değerlendiriyorsunuz? Genel manada makroekonomik gelişmeleri nasıl yorumlarsınız?
Uğur Erdoğan: Biz bunları tabi ki belgeye ve veriye dayanarak takip ediyor ve konuşuyoruz. Sizin programınıza çıktığım zaman, Avrupa ülkelerinden beni arayan köylüm, Denizli’de yaşayan arkadaşlarım oluyor. Onlardan da farklı farklı bölgelerden bizzat sahadan bilgiler alıyoruz. 2024 yılının Eylül ayı itibariyle Denizli’miz istihdam konusunda geçen yılla hemen hemen aynı. İhracat verilerine baktığımız zaman da 9 aylık veride geçen yılın bir tık üzerindeyiz. Fakat, burada asıl mesele ne? Sıkıntı ne biliyor musunuz? Artan maliyetlerden dolayı yüksek enflasyondan dolayı firmalarımız Allah’a şükür gece gündüz mücadele ediyorlar, iş kaybı olmasın diye dünyanın dört bir tarafına gidiyorlar fakat karlılıklarla ilgili çok sıkıntıları oldu, oluyor. Karlılık bitti ve bugün başa baş noktasını bile başarı olarak görüyoruz. Yani şu an sektörlerimizin işlerinde bazı sektörlerde artış olsa da işleri azalan firmalarımızın olduğunu biliyorum. Ben bu şehirde 2.700 tane bizzat firma ziyaret etmiş bir kardeşinizim. Her gittiğimiz yerde bunları istişare ediyoruz. Bugün buraya gelmeden de yine iki tane biri küçük ölçekli bir diğeri büyük ölçekli esnafımızı ziyaret ettik. Bazen şehir dışından gelen gazeteci, yazar konuşmacılarla da bunları istişare ediyoruz. Sordukları zaman da diyorum ki değerli konuğum gelin birlikte alana inelim ve çıkıyoruz… Bayramyeri’nde mesela 10 yeri ziyaret ediyoruz. Onların fikrini, görüşünü alıyoruz. Düşüncelerini alıyoruz, yaşadığını ondan öğrenmek en doğrusu; karlılıkla ilgili söylenenler had safhada. Bunun asıl sebebi ise Türkiye’de bakın şu gerçeği görmemiz lazım… Enflasyonla mücadeleyi, devlet ve millet olarak hep birlikte yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Enflasyonun artışı, bizim girdi maliyetlerimizi de çok ciddi anlamda arttırdı. Arttırdığı için de başta ihracatçımız fiyat tutturamıyor. Şimdi ben sürekli fuarlara gidiyorum, dolaşıyoruz. Konu dönüyor dolaşıyor ve aynı yere geliyor, fiyat tutmuyor, büyük fark var deniliyor. Bizim fiyatlama sıkıntımız var. Pazar çeşitliliğimizi ve sektör çeşitliliğimizi arttırdık. Fakat fiyatta istikrarlı bir duruşumuz yok. Fiyatlarımız yüksek. Sayın Cumhurbaşkanımız çok kararlı; aldığımız veri ve bilgilere bakıldığında da yıl sonu itibarıyla beklentiye yakın bir enflasyon olacak. 2025 yılının ikinci diliminden sonra 25 seviyelerine, 2026’da ise tek haneli sürece geçecek. Faizin yüksek oluşu, döviz kurunun yerinde durması ve geri gelişinde her şeyin sebebi bu; ben öyle görüyorum. Enflasyonu dizginlememiz lazım. Bakın düğüm noktası orası; bu çözülürse her şey çok daha farklı olacaktır. Faizler aşağıya doğru gelirse yatırımcı ne yapacak? Yüksek faize gitmeyecek, yatırım yapacak; yatırım yapınca da işler daha da açılacak. İstihdam ve üretim olacak, ucuzluk olacak. İş de kazanç da daha değerli bir hale gelecek. Şimdi diyorlar ki döviz artacak; ben ise ekonomist değilim ama artmaz diyorum. Senin paran yani doların ya da euron var. Önünü göremiyorsun, yarın kaç olacak bilemiyorsun? Ama diğer taraftan da yüzde 50-55’lik bir faiz var. Ne yaparsın? Diyor ki tabii ki faiz belli, oraya giderim; sen dövizden dönüp de oraya gittiğin zaman dövize talep olur mu? Talep olmayınca orada ciddi bir artış beklenir mi? Beklenmez. Enflasyon aşağıya doğru geldikçe yavaş yavaş diğer taşların da beklenilen ölçüde yerine oturacağını düşünüyorum. 2025’in ikinci dilimine dair, Türkiye için bizler için vatandaşımız için, çalışanlarımız için, herkes için bir beklentimiz var. Enflasyonun düşmesi yönünde; o düşerse diğer taşlar zaten yerine oturacaktır.
Uğur Erdoğan: Burada tabi sanayicimiz kadar aynı zamanda sabit gelirli, emekli gibi bu ülkede yaşayan kardeşlerimiz de var. Bu, onlara da katkı sağlar. Sayın Cumhurbaşkanımız ve ekonomi yönetiminin bu konuda kararlı olduğunu biliyoruz. Birçok kez bir araya geldik, görüşüyoruz. Bu süreç tabii ki kolay değil; özellikle sanayicimiz ve bizler açısından zor bir süreç. Ama ülkenin gerçeklerini de gördüğümüz için, bu 1-1,5 yıllık süreci de yine el birliğiyle birlik ve beraberlik halinde, daha sabırla yürütmemiz gerekiyor.
İrfan Atasoy: 2024 yılında artışa geçen konkordato talepleri var. Şu andaki güncel durum nedir bilmiyorum ama tabii büyük ölçekli firmalar mı yeni firmalar mı yoksa köklü firmalar mı var bu listede? Bu noktada bir yanlış algı oluştuğu da diyebilir miyiz?
Uğur Erdoğan: Konkordatolar bize geliyor. Bir iki firmanın dışında ve önceden gelen firmalar da var o listede; bugün beş yıl öncesinden karar aldırmış firma bile o listede. Sanki dün bunlar alınmış gibi ilan ediliyor. Bu yanlış. Böyle ilan edildiği için de piyasada ve ortamda çok olumsuz bir psikoloji oluşuyor. Bunun Denizli’ye asla bir faydası yok, hatta zararı var. Bu konkordatolar, sadece bugüne ait değil. Ben beş yıl kadar geriye gittim. Her dönemde irili ufaklı yıllık bazda 3’ü geçmemiş. Ancak, sanki Denizli’de firmaların birçoğu böyle bir duruma girmiş gibi algı oluşturuluyor. Şimdi şöyle bir olumsuz etki de yapıyor. İki arkadaşın bile birbirine bakışı değişiyor. Konkordato alan firmamız yok mu var ama bunun sayısı söylenilen kadar değil öyle bir şey yok. Ben, 1986’dan beri özellikle işimizin gereği firmaların da içindeyim. Yaptığımız işten dolayı müşterilerimiz özellikle tekstil ve konfeksiyon sektöründen. Konkordatolara baktığımız zaman burada otomobilci de var, inşaatçı da var, tekstilci de var, sayıları da çok az. Bunlar, her dönemde oldu. İnşallah önümüzdeki süreçte bunlar da olmaz. Bu türde firmalarımızın zarar görmesine, işinin aksamasına, işçisini kaybetmesine hiçbir zaman gönlümüz razı gelmez. Ama hayatın gerçekleri de var. Konkordatolarla ilgili de devletin de yeniden bence bir düzenleme yapması gerektiğini düşünenlerdenim; problemi iyi analiz edip çalışmasını ortaya koymalı ve firmamızın devam etmesinde katkı sağlanması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü onun kötü durumda olmasının herkese zararı var. Denizli’mizde şükürler olsun tüm sektörlerimiz yürüyüşünü sağlıklı sürdürüyor. Bunu da ifade edeyim. Geçtiğimiz günlerde ulusal düzeyde bir gazeteci, yazar abimiz ziyaretimize geldi; birlikte Bayramyeri’nde dört yere girdik ve şaşırdı. Dedi ki konuştuklarımızla alan aynı… Belli sektörlerde işimizde azalma var ama tüm sektörlerde karlılığımız düştü dediler.
İrfan Atasoy: 2025 yılı asgari ücreti nasıl şekillenecek? Beklentiler ile tahminler ne yönde? Hatta olaya IMF de dahil oldu ve dedi ki asgari ücrete yüksek zam yapmayın! Bizim kulislerden aldığımız bilgi ise şu şekilde; ekonomi yönetimi yüzde 25’in üzerine çıkılmaması yönünde bir irade ortaya koydu ama iktidar tarafında siyasi noktada karar vericiler de yüzde 35-40’lara kadar zam yapılabileceği yönünde fikir beyan etti. Kulislerden aldığımız bilgiler bunlar. Yani yeni asgari ücret 22-23 bin ya da 25 bin bandında olacak gibi. Sizin öngörünüz nedir?
Uğur Erdoğan: Şöyle bir mantık yürütelim… Öncelikle şunu net ifade edeyim; burada teraziyi çok iyi ayarlamak lazım… Sanayicimizin yürüyüşünü, üretimini ve istihdamını bozacak bir durumdan kaçınmamız gerekiyor. Ama burada da çalışanımız bizim can kardeşimiz, can yoldaşımız; onun da mağduriyetini gidermemiz lazım. Çok basit bir örnek vereyim… Bizim 2025 yılı ikinci çeyrek itibarıyla, enflasyonla ilgili öngörümüz yüzde 20-25. Ben benim kendi şahsi öngörüm yüzde 20-25 aralığında. Bunun da dayanağını dediğim gibi maliyenin ve Sayın Cumhurbaşkanımızın verdiği enflasyonla ilgili hedefin buralarda olmasıdır. Ve ne diyor? Biz çalışanımızı ezdirmeyeceğiz. Onun için oraya yakın bir şey geleceğini öngörüyorum. Şu anda piyasada kime sorarsanız sorun hemen hemen birçoğu da aynı bizim düşüncemizde. Piyasa şimdiden bunu satın aldı diyebiliriz.
İrfan Atasoy: Süremizin sonuna gelirken Sayın Başkanım, Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı olarak neler ifade etmek istersiniz? Önümüzdeki sürece dair de varsa müjdeli haberleriniz onları da duymak isteriz. Son sözleriniz neler olur?
Uğur Erdoğan: Denizli’nin en büyük özelliği, bu şehir 24 saat esasına göre çalışan bir şehirdir. Bu şehirde yağmur çamur olsa bile, dağlarına da çıksanız, insanımız ve bizler çalışıyoruz. Biz de herkes gibi sabah çıkıyoruz, eve girişimiz belli değil. Üretim ile ilgili veya piyasa ile ilgili zaman zaman türbülanslar olduğunu biliyoruz ama biz mücadele ediyoruz. Dün üretici firmamız yılda bir iki kez farklı ülkeye gidiyorsa bugün bunun sayısı 10’a çıktı. Bu konuda eksiklerimizi kapatalım, yeni satış, müşteri bulma alanları oluşturalım istiyoruz. Olumsuzluğu göreceğiz ve bileceğiz, masaya da yatıracağız ama kenara çekilmeyeceğiz. Mücadelemizi, azmimizi ve çalışmamızı arttıracağız. Denizli zaten bunu yapıyor; bugün bakıldığında geçen yıla göre ihracatı, istihdamı, üretimi aşağıya gelmemiş. Şükürler olsun ya aynı ya da biraz üzerinde. Niye sürekli çalışıyoruz ve koşturuyoruz? İşte bunun için; Denizli’nin en büyük özelliği de bu. Onun için yarınlarımız bugünden çok daha güzel olacak. Bunu net ifade edeyim. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılı her anlamda çalışan kardeşimiz açısından da bugünden daha iyi olacak. Sanayici, ihracatçı, üretici arkadaşlarımız açısından da iyi olacak. Finansmana erişim, finansman maliyetinin yüksekliği de yarın bugünden daha iyi olacak. Ben öyle öngörüyorum; böyle görmek de istiyorum. Çünkü, bizim moral ve motivasyonumuzu, azim ve kararlılığımızı asla düşürmememiz lazım. Bakın ben kendi firmamdan örnek vereyim… Biz sadece 4-5 ülkeye çalışan bir firmaydık; işlerin azaldığını görünce yeni alanlar açtık. Dedik ki İtalya’ya da gidelim, Romanya’ya da gidelim, Çekya’ya da gidelim. Şimdi buraları da açınca, iş kaybım 20 ise 8’e düşürdüm. Denizli böyle bir arayışı da gerçekleştirebilen bir şehir. Problemler için de hem el birliği ile bir araya gelerek hareket ediyoruz, hem de Denizli olarak aynı masa etrafında hangi siyasi otorite olursa olsun, hangi görüşten insan olursa olsun bir arada oturuyor bu konuların üzerinde durabiliyoruz. Gittiğimiz dünyanın dört bir tarafında şunu net görebiliyoruz… Denizli birlikteliğini, birlikte hareket etme ve çalışma gayretini. İzmir’deki fuarda, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı bile Denizli’yi anlattı. Neden? Çünkü sen güçlü bir katılım sağlarsan, güç birliği ile tüm oda başkanları, yerel yönetimler ve milletvekilleri olursa, etkin olmaman gibi bir durum söz konusu değildir. Bu sadece burada değil, gittiğimiz her yerde böyle; onun için şehrimizi temsil etme anlamında oda başkanlarımız, hepimiz bir araya gelerek en iyi temsili yapmaya çalışıyoruz. Sizlerin de bizden daha çok gayreti ve çabasının olduğunu bizzat yaşayarak görüyoruz. Her gittiğimiz yerde şehrimizi ve sektörlerimizi anlatıyorsunuz, tanıtıyorsunuz. Burada konuşuyoruz, çıkınca bir saat sonra yayınlayınca arıyorlar şunu duyuyoruz; diyor ki bizim burada yediğimiz simitler börekler Denizli’den geliyor. Şu çerezler ve yediklerimiz hep Denizli’den geliyor. Avrupa’daki Türk marketlerine şu an buradan her hafta ürün gönderiyoruz. Çeşitliliği o kadar fazla ki içtiğimiz gazozdan tutun da çerezine, pastasına, simidine kadar yüzlerce ürün sayabilirim. Böyle bir şehiriz yani; çeşitliliğimiz çok arttı. İhracatımız eskiden yüzde 80 tekstil ve konfeksiyondu. Toplam ihracatımız yaklaşık 4,5 milyar dolar. Üçte biri tekstil ve konfeksiyon; onun dışındaki diğer sektörler de artık buna büyük bir katkı sağlamaya başladı. Bu da önemli. Biz bunu da özellikle ürün ve sektör çeşitliliğini arttırmak için bu organizasyonları yapıyoruz.
İrfan Atasoy: Denizli Ticaret Odası özellikle üye sayısına bakıldığı zaman Denizli’nin en büyük toplum kuruluşu. İnşallah bu çalışmalarınız önümüzdeki yıllara önemli pencereler ve projeksiyonlar getirir, yeni bir vizyon açar. Bunun zaten ilk sinyaller yapmış olduğunuz çalışmalar ve bunlar daha çok geleceğe dönük aslında; anlaşılan o ki şu anda hissedilmeyen duyulan ama yarın tam manasıyla elle tutulur gözle görülür birçok şeyin altında da DTO’nun imzası olduğunu hep birlikte göreceğiz. Bu açıdan da ön alarak, size teşekkür ediyoruz.